Kış geldi, sıcak vakitleri ve zamanın telaşelerini geride bıraktık. Ömrün sakin, duru, irfana kapı aralayan o güzel okuma saatlerine kavuştuk. Tabiî ihtiyaçların üzerimizde oluşturduğu kasvetleri bir kenara bırakıp, irfan kulesini kaldığımız yerden inşa etmeye tekrar başlamalıyız.
Öğretim ile eğitimin karıştırıldığı memleketimiz büyük ideal taşıyan insanlar için pekte münbit değil.
Alınan diplomalar istediğimiz insan modelini oluşturmuyor. Hızla akıp giden hayatın bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Ne kadar çok değişime maruz kaldık. Yüzyıllık süreç insanımızı darmadağın etti. Milletimiz bu yüzyılda başta dili olmak üzere neler, neleri değiştirdi. Bizi hayata bağlayan gelenek kırıldı, yeni kurumlar oluşmadı. Dünden yarına hayatı devam ettiren paletler kırıldı. Ortak kitaplar yok, bütün bir milletin birlikte okuduğu kitaplar unutuldu Kara Davut’un ne olduğunu bilen var mı? Envarül Aşıkîn’e ne demeli?
Yaşadığımız coğrafya kültürel kodlarımızı un ufak etti.
Değişim rüzgarları her şeyimizi sildi, süpürdü, yeni oluşturduğumuz değerler bizlerde derin kaygılara yol açtı. Millet olarak yaşattığımız nice değerler ve tarihin içinden süzülüp gelen irfan eserlerimizi unuttuk.
Muhammediye, Müzekkin-nüfus, Ahmediye, Tenbihül gafilin, Şerhu Şir’atül İslam, İmadül İslam, Mızraklı İlmihal, Şerhi vasiyetül Muhammediye, Et tarikül Muhammediye, Delailül Hayrat ve Marifetname gibi kitaplarımızın oluşturduğu o irfan koordinatları nerede?
Bilgi kafamızı karıştırdı.
Kavruk insanlar çoğaldı, usul erkan bilmeyen sözüm ona okurların kafalarındaki karışıklık yüzlerce yıllık irfan dünyasını tanınmaz hale getirdi.
Eski kitaplarda yer alan fakirlik, mal endişesi, imtihan, rızk, emanet, cömertlik, gıybet, nefis mertebeleri, mucize, ölüm, kabir hayatı, anne baba hakları, şefaat gibi konular ayrı ayrı ele alındığından bu günün okurları tarafından ihmal edildi.
Dünya, ahiret ayırımın ağır bedeli kitaplara da yansıdı ve olan millete oldu.
Peki eski kitaplara dönelim mi?
Kitapların da kendi dünyaları vardır. Klasik kitaplarda yer alan kavramlar bugünün insanlarına nostaljik bir irfan verebilir ama bunun daha ötesi nerede? Padişah kelimesinin klasik kitaplarda yer alan manası ile bugün padişaha verdiğimiz mana arasında dağlar kadar fark var.
Metafizik bugün daha zor!
Tasavvufi dil ile yazılan kitapların yaşadığımız zaman diliminde etkileri azaldı, tasavvufun kavramları yerli yerine oturmuyor. Sadece tasavvuf mu hayır Tefsir, Fıkıh, Hadis ilimleri içinde bu dediklerim doğru.
Yaşatan sosyal kurumlar var olmadığı sürece kitaplarla yapılabilecek tasavvufi eğitim bizi ancak bu noktaya getirebilir. Abdülkadir Es Sufi, Seyyid Hüseyin Nasr, Muhammed İkbal, Rene Guenon’un mistik anlatımları çok çetrefilli, anlaşılmazlık, muğlak ifadeler yer yer tutarsızlık hayli düşündürücü.
Kitap okurken efradını cami ağyarını mani bir anlayış için sabır, mürşid ve feraset şart.
Okuma çabalarımızı salih amel boyutuna taşımadıktan sonra bir arpa boyu yol alamayacağız erenler!