Gazi Arslan Bey…

                Maraş İstiklâl Harbinin, eskilerin deyimiyle “DAVE”nin başından sonuna lideri…

                Maraş istiklâlinin 1 numaralı kahramanı…

                Kahramanmaraş isminin en fazla yakıştığı insan…

                Bugün Maraş “kahraman”sa ve hepimiz Müslüman Türk olan bu şehirde gururla yaşıyorsak Gazi Arslan Bey’e bir vatan borçlu olduğumuzu tüm hücrelerimizle hissetmek durumundayız.

                Devletlerin, milletlerin, toplumların ve şehirlerin tarihinde çok önemli büyük isimler vardır. O büyük isimler derin tesirler bırakıp gitmiş şahsiyetlerdendir. Bir de “dev” isimler vardır. İşte Kahramanmaraş için Gazi Arslan Bey o büyük isimlerden birisi değildir. Sayılı birkaç “dev” isimden biridir.

Şehir tarihinde hükümran olan büyük şahsiyetler gelip geçmiş olsa da, çoğu tarih kitaplarının içinde ve ahalinin çok küçük bir kısmının hafızasında kalmış olmaktadır. Ancak dev şahsiyetler sadece tarih kitaplarında kalmaz, ahalinin tamamı tarafından hatırlanır ve eserleriyle yaşamaya devam ederler. Kahramanmaraş’ta bu dev isimlerin başında şüphesiz ki Dulkadırlı Alauddevle Bozkurt Bey gelir. Bıraktığı hayır eserleri, uzun süren hükümranlığında Safevi-Memlûk-Osmanlı devletlerinin kesişme noktasında, orta çaptaki devletinin bekâsını sağlama yolundaki mücadelesiyle unutulmaz izler bırakmıştır.

Nasıl Alauddevle Maraş tarihinin devlerinin başında geliyorsa, ondan asırlar sonraki Fransız işgali şehrin tarihine 3 dev ismi birden hediye etmiştir. Bunlar Gazi Arslan Bey, Şeyh Ali Sezai Efendi ve Şehid Evliyâ Efendidir. İnsanların yaptıkları, şartlar ve imkânlar muvacehesinde değerlenir. Bu üç şahsiyet Maraş İstiklâlinin bayraklarıdır.

Maraş’ın istiklâli öyle stratejik bir sonuçtur ki, eğer bu mücadele başarılmamış olsaydı Kayseri ve Sivas yolu üzerinden Orta Anadolu Fransız ve Ermeni işgaline açılacaktı. Neticede düşmanın Anadolu’nun göbeğine dalmasıyla Türk İstiklâl Mücadelesi belki de başlamadan aleyhimize neticelenecekti. Maraş kurtulmasa Antep hiç kurtulamazdı. Bugünkü harita ise hayal olurdu. Belki de Sevr haritası gerçekleşmiş olurdu.

Bu hususları niçin yazdım? Ecdada neler borçlu olduğumuzu daha iyi idrâk edelim diye yazdım. İki hafta içinde fırtına gibi eserek şehrin tüm Batı cephesini ve büyük oranda çarşılarını düşmandan temizleyen ve bu arada tüm evini ve eşyalarını harbin yangınlarına feda ettikten sonra aziz canını da Maraş uğruna şehid veren Evliyâ Efendinin bugün bir mezarı bile yok! Acemli Camii avlusuna defnedilen cenazesi sonraki yıllarda oradan alınarak Şeyh Adil’e taşınmış. Şehitlikte olup olmadığı bile meçhul. Maraş için ne ifade ettiğinin enfes bir dille anlatıldığı mezar taşları bile kayıp! Adil Bağdadlılar’ın ve Hüsameddin Karadağ’ın hatıratları olmasa taşların metninden ve Yalçın Özalp Hocanın kitabı olmasa taşların fotoğraflarından bile mahrum kalacaktık.

Şeyh Ali Sezai Efendinin ise mütevazı, ama tesiri büyük mezar taşlarıyla yeri herkes tarafından biliniyor ve ziyaret ediliyor. Torunu Halil Yalçın Bey ilerlemiş yaşına rağmen bir türbedâr hassasiyeti içinde dedesinin hizmetini görüyor.

Gazi Arslan Bey’in mezarı Şeyh Adil’de C adası içinde Şehidliğin hemen çapraz ardında bulunuyor. Ancak yerini bilmiyorsanız mezar dikkatinizi çekecek ve ziyaret edip fatihasını okuyacak bir halde değil. Diğer mezar taşları içinde herhangi bir mezar şeklinde duruyor.

Oysa Gazi Arslan Bey’in mezarı şânına uygun bir tarzda ve rahatça bulunabilir bir görselde yeniden inşa edilmelidir. Kahramanmaraş’a ve Kahramanmaraşlıya yakışan da budur. Lise çağından itibaren yeni nesillerimizin ziyaretleri sağlanarak, rehberler eşliğinde tanıtımı yapılmalıdır. Bu Gazi Arslan Bey’e hepimizin bir vefa borcudur.

Herhalde mezarın yeniden ve merhumun şânına uygun bir “anıt mezar” halinde inşasının sorumluluğu da büyük şehir belediyemize ve Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Hayreddin Bey’e düşmektedir. Zor bir şey değil. Ha gayret…

Selam Hidayete tabi olanlara olsun.

19/08/2020

İbrahim KANADIKIRIK