19 MAYIS KUTLU OLSUN
Bilgi çağında ve bilgiyi kullandığın kadar başarılı olduğun bu çağda hayatta kalmak ve geçimini sağlamak için zorlu bir mücadelenin içinde olan insan, doğal olarak gergin ve kaygılı oldu. Bu kaygı şu an en çok da gençlerde var. Doğduğu günden beri aileler tarafından hayata hazırlanmak amacıyla zorlu bir yarışa sokulan çocuklar kendilerini at ve hayatı hipodrom gibi görmeye başlıyor. Okula başlar başlamaz ne zaman okumaya geçecek, ne zaman test sınavlarından sınıfın önünde adı yer alacak gibi telaşlar çocuk üzerinde daha hayatın başında endişe yaratıyor.
***
Henüz hayatı tanımaya, eğitim öğretime adapte olmaya başlıyor ki zorlu sınavlarla duvara çarpar gibi karşılaşıyor. İlkokuldan orta öğretime girmek için zorlu bir sınav, üniversiteye girmek için daha da zorlu bir sınav. Bu arada süreç içinde binlerce sınavdan geçmenin verdiği bezmişlik de cabası. Sonra ister istemez puanının yettiği kadar bir bölüme yerleşiyor. Çoğunlukla da istemediği bir bölüm ya da iş alanı ne olduğunu bilmediği bölüm oluyor. Zevk almadığı bir iş alanı da olsa okumak zorunluluğu hissiyatı ile dişini sıkıp bitiriyor. Bitirdiği zaman boş kalacağını bile bile alıyor diplomayı. Peki, bu nasıl bir döngüdür ki zorunlu bir süreci istemeye istemeye yükleniyor bu gençler? Çünkü okumak zorunda, toplum okuması gerektiğini, bir diploması olması gerektiğini dikte ediyor ve bunu zaman içinde kanun gibi kabulleniyor çocuklar.
***
Kimse yeteneğim ne, ben ne yapmak istiyorum şu hayatta diye soramıyor bile. Aileler de sormuyor zaten, tek hedef okuyacaksın bir diploma sahibi olacaksın hedef bu. Matematikten nefret eden çocuğa matematiği sevmesi için yapılan baskılar, aldırılan binlerce liralık özel dersler ne yazık ki çocuğun ruh dünyasında derin yaralar açtığı gibi hiçbir zaman da bu alanda başarı elde etmesine sebep olamıyor. Kimse sormuyor sen resim yapmayı, müzik yapmayı sever misin ya da el becerisi isteyen işlerden zevk alır mısın? Belki iyi bir ressam olacak çocuğu matematik bilmek zorundasın baskısıyla olan yeteneğini keşfetmesine izin vermiyoruz. Okumaktan hoşlanmayan çocuğun el becerisi güçlü bir yanının olduğunu önemsemeden onu zevk alabileceği teknik işlerden alıkoyuyoruz.
***
Bugün 12 yıl okumak ve bir diploma almak zorunda bırakılan çocuklar belki erken yaşta bir ustanın yanında iş öğrenecek ekmeğini bundan kazanacak. Nihayetinde okumada gözü olmayan bunu angarya gören ama zanaatta ilerleyebilecek çocuk zamanının hatta iş öğrenecek yaşının büyük bir çoğunluğunu orta öğretimde geçiriyor. O saatten sonra bir iş öğrenmesi için ustanın yanına da veremezsiniz yaşı itibari ile bunu yapacak yetiyi kaybetmiştir. Ustalık çıraklık diye bir kavramın çarkından kaçan bu yaş grubu ne yapacağını bilemez durumda topluma arıza olarak karışıp gidiyor. İyi bir musluk tamircisi arayıp da hemen bulan biri olduğunu sanmıyorum. Ben bulamıyorum. Belki bir on yıl sonra hiç bulamayacağız. Bunun gibi birçok işçilik isteyen işler de ortadan kalkma durumuna gelecek.
***
Eğitim önemli ama illa okumalısın diploma almalısın diye direttikçe teknik işlerde usta bulamayacağız. Okumakla da artık para kazanılamıyor peki ne yapmalı? Bunu da eğitimi planlayanlar toplumun asıl ihtiyacını göz önünde bulundurarak yapmalı. Batı ülkelerinde üniversite mezunundan daha fazla teknik ve ustalık diploması veren ara eleman yetiştiren okullar ve bu okullardan mezun olan gençler var. Mezun olur olmaz da iş buluyorlar çünkü eğitim sistemi buna göre planlanmış. Arz talep dengesi bulunmuş. Hangi sektörde ne kadar eleman ihtiyacı var, ne kadar mezun verilmeli, istihdam süreci iyi planlanmış demek ki. Bizde her mahallede bir üniversite, her üç kişiden ikisinin üniversite diploması olmalı kaygısı var. Neden? Gençler üniversiteyi bitirse bile iş bulamama endişesine bir başkasını da ekledi. İş buldu çalışıyor şu pahalılık da ne ev ne araba ne bir yuva kurma konusunda yeterli maddi gelire sahip olamayacaklarını düşünüyor. Hele ev almak koca bir hayal. Geçim kaygısı onları aile kurmaktan sorumluluk almaktan uzaklaştırdı. O yüzden etrafınıza baktığınızda evlilik yaşının ne kadar ileri olduğunu görürsünüz. Haklılar mı endişelerine bakarsanız hak vermemek imkânsız. Bu pahalılıkta nasıl ev geçindirecekler düşünüyorlar elbette. Ev kredileri düşmüş ardından ev fiyatları beş katına çıkmış. Marketlere girilemez oldu. Yemeden de yaşanmıyor malum. Kim dur diyecek bu eziyete bilmiyoruz. Ama böyle de devam edemez.