“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve; Ey Rabbimiz bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver, diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz” Nisa-75
Gençler;
Ayet-i kerime hiçbir yoruma yer bırakmayacak şekilde açık ve tüm zamanlara hitap ediyor. Bugün dünyanın her yerinde bilinçli ve sistemli bir Müslüman katliamı yapılıyor. Hristiyanlar, Siyonist Yahudiler, Budistler, Hinduistler, Şiiler ve işbirlikçi lejyonerler. El birliği ile herkes kendi yaşam alanlarındaki Müslümanların kökünü geçirmeye ahdetmişler ve bu konuda birbirleriyle hem müttefik hem de yarış halindeler. Şiiler dedim, şaşırmayalım. Çünkü yapılan katliam tamamen Sünnî katliamı ve Şiiler bu konuda diğerlerinden hiçte aşağı kalmıyorlar.
Katliamlar şu Türk, bu Arap, diğeri Kürt, Güneydoğu Asyalı veya bir başka kavmî aidiyete göre yapılmıyor. Katliama tabi tutulanların ortak noktası Sünnî Müslümanlar oluşu.
1000 yıldır İslâm’ın kahraman sancaktarları olan Türkiye’miz ise tüm Müslümanların ortak ümidi, ortak vatanı, ortak sığınağı durumunda. Bu yüzden yüzler Türkiye’ye dönük, dualarda Türkiye var. Türkiye son 3 asrı aşkındır vatanını kaybeden ve katliama tabi tutulan Müslümanların ortak hicret yurdu. Hicret ise Hazreti Peygamberden (SAV) ümmetine kalmış bir sünnet. O ve müminleri canlarından aziz tuttukları Mekke’den Medine’ye hicret etmemiş miydi?
Kırım’dan, Kafkasya’dan, Kuzey Afrika’dan, Balkanlar’dan, Girit’ten, Afganistan’dan, Kırgızistan’dan, Ortadoğu’dan ve daha bilmem nereden yüzlerce yıldır bu topraklara Türk, Tatar, Çerkez, Çeçen, Lezgi, Oset, Gürcü, Arnavut, Boşnak, Berberi, Arap, Kürt, Afganlı ve daha niceleri hicret ettiler. Belki çoğumuzun soyunun bir yerinde bu göçmenlerden atalar vardır. Kozan’da Fransız zulmünden hicret etmiş Moritanya asıllı kardeşlerimiz var, biliyor muydun?
Gençler;
2000 yıllık cihân devleti zihniyeti ile ulu bir çınardık. Gölgemizde nice milletler huzur içinde yaşardı. Alî cenaptık, asaletimizin gereği bu idi ve yüce mevlâ belki de kavm-i necîb olarak bize bu vazifeyi vermişti. Zalimlerin kâbusu, mazlumların sığınağıydık. 100 yıldır cihân devleti olma özelliğimizi yitirdik, ama ruhumuzu yitirmedik. Bizden 100 yıl önce zoraki koparılan uzuvlarımız vücudumuzun bir parçasıydı. Hem vücudumuz acıyor, hem parçaları. Bugün Bursa ne ise 100 küsür yıl önce Bosna o idi, Üsküp o idi. Antep, Maraş ne ise Halep o idi, Şam o idi ve halen de odur!
Bakın önce çevremizi daraltıp adım adım küçülttüler bizi. Kırım, Kafkasya, Rumeli, Adalar, Trablusgarp, Bağdat, Musul, Filistin, son olarak Suriye. Ardından Anadolu’ya daldılar. Farkında değil misiniz aynı senaryo yine etrafımızdaki coğrafyada uygulanmaya çalışılıyor. Anadolu’dan önceki son kale Suriye’dir unutma! Sonra sıra tekrar Türkiye’mize gelecek. Ecdâdın Anadolu’da binlerce şehîd vererek son kaleyi düşürmedi. Ya sen! Böyle bir durumda son kaleyi koruyabilecek misin?
Anla gencim anla, nihaî hedef Türkiye’dir, Sevr’in uygulamaya konulmasıdır. Şark Meselesidir, Arz-ı Mev’ud’dur. Birileri seni şurada burada kışkırtıp; “Maraş’ta Suriyeli istemiyoruz” diye kışkırtırken, hiç düşündün mü bunları? Sen galeyana gelirken kimlerin kanlı avuçlarını ovuşturduklarını hiç düşündün mü?
İdlib’de askerlerimizi şehîd eden ellerle, sana canlarını emanet ederek sığınmış mazlumların tepelerine bomba yağdıranların, onları katliama tabi tutanların aynı eller olduğunu hiç mi aklına getirmedin? Çanakkale şehîdliğinde yatan İdlibli, Halepli, Şamlı, Lazkiyeli, Gazzeli, Kudüslü, Bağdadlı şehîdler kimin için Çanakkale’de şehîd oldular? Ne işiniz var burada, sizi istemiyoruz mu dendi? Bu şehîdler kimlerin ecdâdı?
Bu insanların iş yerlerine saldırırken, yağmalamaya kalkarken hiç mi düşünmedin bu insanların geçimlerini ellerinin emeğiyle kazandıklarını? Dilensinler mi? Çocukluğumda cıvıl cıvıl çarşılar olan Uzunoluk, Sokakbaşı mıntıkalarında iş yerlerinin nerden baksanız yarıya yakını kapanmıştı. Bu insanlar kimsenin beğenmediği bu yerlerde kendi ekmeklerini kazanmaya başlamadılar mı? Bu mu şehîdlerin acısı? Gencim yaptığın bu hareketle şehidimi üzdün.
Suriyeliler de senin benim gibi insan. Üzülüyorlar, seviniyorlar, ümidleri var, hayal kırıklıkları var. Hiçbiri keyfinden evini, toprağını, vatanını bırakıp gelmedi. Ülkelerinin zalimi ve onun suç ortağı Moskof keferesinin zulmünde kalıp; erkeklerinin işkenceler altında öldürülmelerini, kadın ve kızlarına onlarca Şebbiha’nın tecavüz etmesini, çocuklarının doğranmasını seyretmeleri daha mı iyiydi? Tek Türkiye’ye canlarını emanet etmeyelerdi de, başlarına bunlar gelsin daha mı iyiydi?
Gencim;
Allah sana veren el olmayı, mazluma el uzatan olmayı nasip eylemiş. Kötü mü etmiş? Niçin idrâk etmezsin bunları? Ne biliyoruz, belki de rabbim birçok felaketten bizi bu mazlumlara sığınak olduğumuz için koruyor. Bizim rahmete ihtiyacımız yok mu? Merhametli olalım ki, merhamet bulalım. Ecdadın böyleydi senin. Mazlumlar için ta Endülüs’e, Kuzey Afrika’ya, Açe-Sumatra’ya (Endonezya) gidip o topraklarda mübarek kanlarını dökmediler mi? Oruç Reis Cezayir’le-Fas arasında şehîd düştü. Cesedi o topraklarda kaldı, mübarek başını İspanya’ya götürüp şehir şehir dolaştırıp halka teşhir ettiler. Şimdi kim bilir hangi müzenin, hangi katedralin deposunda saklanıyor? Yanlış mı yaptı Oruç Reis? Ne işi vardı Oruç Reis’in Cezayir’de? Turgut Reis Trablusgarp’ta yatar. Ne işi vardı oralarda, memleketi Muğla kıyısında balıkçılık yapsaydı ya?
Gencim;
Şehâdet peygamberlikten sonraki en büyük rütbedir. Allah insanlar arasından nasıl peygamberleri seçti ise, şehîdleri de seçmekte. Bu nasip meselesi, herkese nasip olmaz. Korkma, Suriye’de TSK’nin yanında Suriye Milli Ordusu da savaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin emrinde olarak. Onlar vatanları için bizden çok şehîd veriyor.
Gencim;
Anla artık, bu sadece Suriye’nin veya Suriyelilerin meselesi değil. Bugün Türkiye ana kalenin etrafındaki kalelerinin güvenli hale getirilmesinin mücadelesini veriyor. Amanoslar’da teröristler yeniden cirit atmasın diye, Kilis’e, Hatay’a, Ceylanpınar’a top mermileri yeniden düşmesin diye, Maraş’a, Antep’e, Adana’ya düşman yeniden girmesin diye, Ayasofya’nın kubbesine yeniden haç takılmasın, Osman Gazi’nin türbesine yeniden pis Yunan çizmeleri basmasın diye kahraman Mehmetçik Kosova’da, Bosna’da, Afganistan’da, Lübnan’da, Kuzey Irak’ta, Suriye’de, Trablusgarp’ta can veriyor, can alıyor. Denizlerde donanma yüzdürüyor. Unutma, şehîd kanının düştüğü her toprak vatandır! Ezân-ı Muhammedilerin okunduğu her yer vatandır. Maraş ne ise Halep odur!
Gencim;
Provakasyonlara gelme. Suriye’de güvenlik olmazsa sen Maraş’ta ağız tadıyla paçanı içemezsin. İçerim dersen ya gafilsin, ya da… Ülkemizde Suriyeliler üzerinden kaos çıkarmak isteyen hain düşmanların oyuna gelme. Devletine, milletine zarar vermeye kalkanların elinde koz olma. Senin ferasetin bunu anlamaya yeter. Sosyal medya yalanlarına, mahalle dedikodularına, dost görünümlü münafıkça sözlere itibar etme. Vicdanının sesine kulak ver! Devletinle, milletinle bin yaşa!
Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun.
İbrahim KANADIKIRIK