Rastgele yaşamadığımızın bilincine varmakla başlayan insanlık fikri üzerine çokça yazılar yazmak şart.

Hak ve Hukuk kavramının zihinlerde sağlam zemini bulması her gün yenilenen nizam fikri ile diri ve dinamik tutulması gerekiyor. Hukuk deyimi hak sözcüğünün Arapça çoğuludur.

Kubbealtı Lugatı Hak için şunları sıralıyor.

1-Doğru, gerçek

2-Allah, Tanrı, Huda

3-Hukukun veya geleneğin bir kimseye tanıdığı şey, hisse, pay.

4-Bir kimsenin, sorumluluğunu yüklenerek yaptığı bir işin maddi karşılığı

5-Bir kimseye sarf edilen ve ancak ona layık olmakla ödenebilecek büyük emek, gayret,

6-Hisse, Pay.

7-Varlığı ezelden ebede sabit olan, hiçbir değişikliğe uğramadan var ve daim olan, batıl olmayan.

8-Dine, kanunlara, adalete, vicdana uygun olan.

Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe sözlükte de şu manaları buluyoruz

  1. Hak etmek
  2. Hak kazanmak
  3. Hakkından gelmek
  4. Hakkı olmak
  5. Hak yemek
  6. Hak yolu
  7. Birinin hakkını yemek
  8. Birine hak vermek

Anlam zenginliğine Hukuk  için verilen şu maddeleri de yazarak konuya ait değerlendirmelere geçebiliriz.

1-Hukuk ve adetlerin bütünü, Eski Türk hukuku, Roma hukuk

2-Kanunlar bilimi, Hukuk Fakültesi, Hukuk doktoru

3-Yürürlükte olan kurallar, Uluslararası hukuk

4-Bu kuralların bir konu üzerinde olanları Ticaret Hukuku, Denizcilik hukuku

5-Ahbaplık, dostluk

6-Kanunların cezaya değin olmayıp alacak verecek gibi davaları ilgilendiren kısmı, Hukuk davası, Hukuk mahkemesi.

7-Haklar

İmdi Hak ve Hukuk alanının genişliği bu şekilde ortaya çıktığına göre Hak ve Hukuk için efradın cami ağyarına mani bir tanıma ulaşmamız zor görülmektedir.

Ünlü filozof Kant, “Hukukçular henüz herkes tarafından kabul edilmiş bir hukuk tanımı bulamamışlardır” derken haklı bir tespite de işaret etmiştir.

Hukuk olgusunu incelerken onun tabii ve tanrısal bir  zeminden neşet edebileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor. Peki tabii ve tanrısal hukukla bilimsel bir alan oluşturma imkanımız var mı? ERNEST HİRŞ hocaya göre durum şöyledir, “Acaba ahlak ve din alanlarında da durum aynı mıdır? Hayır, çünkü hukuk kurallarının özellikleri, onları, ahlak ve din kurallarından ayırır. Din kuralları Tanrı tarafından konulmuş olduğu kabul edilir. Ne var ki bu kuralları uygulayan Tanrı değildir.”(Hukuk Felsefesi, Ernest Hirş, Sh. 109. üçüncü baskı)

Yeni Anayasa tartışmaları devam edip giderken olgunun bu zeminde kendine yer bulması şart. Allah, insan ilişkilerinin kapsayıcı özelliğinin geldiği sınırlarda ne olup bittiğinin makul şartlar altında cevaplandırılması ilerleyen yazıların ko