Hayat diplomasi gibidir. Bakmak yerine görmeyi sağlar. Görünenin ardındaki gerçeğe odaklar.
Bizi bizden alıp ona götürür ve gelirken bize onu da getirir. Biz biz olurken o gerçeğin bizzat kendisidir.
Geçmiş ve gelecek, dün ve bugün, eski ve yeni, güzel ve çirkin, iyi ve kötü, doğru ve eğri, uzun ve kısa, tatlı ve acı, hüzün ve mutluluk hepsi iki denklem arasında süren bir ömrü yaşıyoruz.
Kimisi iyiyi anımsatıyor kimisi kötüyü. Kimisi gerçeğe götürür kimisi gerçekten alı koyar bizi. Terazinin de iki kefesi vardır. Bir tarafta kendin olmak ve gider tarafta kendine biçilen değeri bulmak. Doğup büyüdüğümüz ve gülüp ağlayarak ikilem içinde yaşadığımız hayatta bizi biz yapan nedir sorusu ile karşılaştığımızda cevabı diplomasi ile bulabiliriz?
Çünkü diplomasi ile önce kendimizi suale çekip hesap sorarız. O halde soralım bizi biz yapan değer nedir?
Güç mü?, para mı? hasret mi? bilgi mi?, tecrübe mi? yoksa tebessüm için de sade ve yalın bir özlem mi?
Sebeplerden sonuca doğru giden bir yolda yolun sonunda bizi bekleyen hakikate odaklanmalıyız. Gözler ile sözlerin sadelik için de bir bütünlük sağladığı kalp ile beyinin aynı istikamete yürüdüğü yoldur ömür.
Attığımız adımlar bizi bize götürür. Koştuğumuz yolda varacağımız son biziz. Korktuğumuz gerçek düşlerimiz, beklediğimiz hakikatler hayallerimiz, dualar özlemimiz, duygular sezgilerimizden ibarettir.
Diplomasi ile süre gelen bakış açısı bize değerlerimizi hatırlatır. Vicdan ve merhamet sezgilerimizi güçlendirerek bizi sevgiye ulaştırır. Bulduğumuz o olsa da ondaki aradığımız her zaman bizizdir.
İnsan kendi eksiğini arar, ama kendisini eksik olarak aramaz. İnsanda noksan olan değer keşfedilmezse yoksa da olur. Ama insanda nokta kadar vicdan varsa yokluğun tokluğu olmaz.
Her bahçede gül acar ama sonbaharda döker yapraklar. Yaprakları bereket ile yeniden çiçek açan topraktır gönül. Diplomasi en çok gönüle hitap eder ve ona suhuleti sunar.
Huzur, saadet ve sevgi üzerine bir ömrünüz olsun istiyorsanız diplomasiye odaklanın.
Serdar Bozdoğan
Stratejist - Yazar