Çok önceden dünyaya ilan edilen o bilindik referandum gerçekleşmiş durumda. Peşmerge adıyla askeri gücünü önceden hazırlayan, bölgede Amerika’nın kuklası, maşası, oyuncağı artık ne derseniz deyin, Barzani önderliğindeki oluşum, 25 Eylül itibari ile bağımsızlık referandumunu gerçekleştirmiş bulunuyor.
Etrafındaki güçlü ekonomik ve askeri gücü olan Türkiye gibi, İran gibi devletlerin yanı sıra, Irak, Suriye ve hatta Amerika’nın bile karşı olduğu bu referandum nasıl yapıldı? Bir ülke düşünün, dört tarafı varlığına karşı çıkan, kara ve hava sınırlarını kapatan, ekonomik olarak tek gelir kaynağı olan kısıtlı petrol kaynaklarını aktarabileceği bir güzergahı olmayan bir devlet nasıl yaşar? Hangi akıl, mantık ile buna cüret eder?
Barzani’nin çocukluk hayali…
İyi ama artık çocuk değil ki!
Dünya üzerinde İsrail’den başka destekçisi olmayan bu harekata Amerika da karşı çıkıyor! Sahi öyle mi. 2. Körfez savaşında Amerika’nın en büyük destekçisi, müttefiki Barzani ve Peşmergeler değil miydi? Yıllardan beri o bölgeyi kontrol altına almak isteyen, Musul ve Kerkük petrollerinin kıtasına akması için yüzbinlerce Müslüman kanının akmasını tebessüm ile karşılayan Amerika değil miydi? Bunca emek, bunca uzun vadeli plan ve projelerinin içinde Barzani’ye söz geçiremedi mi?
Hayır, tabi ki hayır. O bölgede Amerika’nın onaylamadığı hiçbir gelişmeden söz edilemez. Yıllardan beri Amerika’nın yamağı olarak dolaşan Barzani’den böyle başı buyruk bir hareket beklemek akıl dışı. Peki Amerika’nın amacı nedir? Tavşan kaç, tazı tut mizacı ile bir süre olaylara seyirci kalmak mı, BOB (Büyük Ortadoğu Projesi) nin ilk ve belki en önemli adımlarının getireceği tepkileri ölçmek mi? Bekleyip göreceğiz.
İşin birde İsrail boyutu var. Belki de en önemli gizem burada kendini koruyor. İsrail’in bu projeye, İran, Irak ve Suriye’nin Kuzeyi ile Türkiye’nin güneyini kapsayacak Kürdistan devletine kapılarını açması, destek vermesi, Kürt sempatisinden kaynaklanmıyor. İsrail’in nihai hedefi . vadedilmiş toprak olarak gördükleri bu bölgeye sahip olmak. Fırat ve Dicle sularını ülkesine akıtmak. Bunun yolu bu bölgede kurulmuş, güçsüz, kişiliksiz, tamamen Amerika ve İsrail güdümünde bir Kürt devleti.
Dünyanın gördüğü bir gerçek var ki, Petrol gün geçtikçe stratejik önemini yitirmekte olup, yitirmeye devam edecektir. Gelecek yine bir sıvı maddededir. Ancak bu hayatın vazgeçilmez sıvı maddesidir. Ve Yaratan, yine onu da en çok Müslüman kesimin yaşadığı topraklara bahşetmiştir. O da sudur. Belki de dünya geleceğini su belirleyecek, petrol savaşlarının yerini su savaşları alacaktır. Belki de adı konmamış bir şekilde almış, başrolünü İsrail oynamaya başlamıştır.
Barzani’nin çocukluk hayalindeki gibi, Bir halkın kendi egemenliğini belirlemesi, kendi geleceğine karar vermesi gibi basit ve sempatik değildir gelişmeler. İran’ın yer yüzündeki en açık düşmanı İsrail’dir. Her ne kadar ticari ve minimum düzeyde siyasi ilişkileri sürse de İsrail’in bu planlarından Türkiye’de bihaber değildir. Bu yüzden bu iki ülke el ele verip, bu bölgede ikinci bir İsrail devletine asla izin vermemelidir. Oluşturulmaya çalışılan Kürdistan değil, ikinci bir İsrail devletidir.