İnsanın değerimi kalmadı, yoksa biz mi özümüzü kaybettik. Sosyal ilişkilerde hat safhada yaşanılan şu modern hayatta sarılıp kök salacak gücü bulamıyor insan. Sebebi, değer sisteminde öteki insanlar kendi kişisel kazançları için istismar edilmesi veya kullanılması gereken nesnelere dönüşüyor. İnsan meta gibi görülüyor, ruhsuz, fikirsiz,sade et ve kemik.Sosyal ilişkilerde güven bitiyor.Bunda çokça payı olan batı kapitalist ideolojisi öyle içimize kadar girdi ve bizi ele geçirdi ki sosyal hayatın her veçhesine nüfus ediyor ve insanı kullanılacak meta olarak gösteriyor . Başarı ve haz için her şey mübah algısı dikte ediliyor. Batının hedefi olan yayılma ve gelişme ideolojisi hayatları da esir alıyor. Güçlü zayıfı ezer felsefesi haline geliyor. Bu merhametsiz dünyaya doğan çocuklar bireyselciliği ve rekabeti hayatın tek amacı hali olarak algılıyor ve böyle yaşamayı öğreniyor.
Merhamet bu dünyada zayıflık olarak görülüyor. Bu da toplumsal ahengi bozuyor. Etrafında aciz ve yardıma muhtaç insanları görmemezlikten gelen bir kitle hızla çoğalıyor. Öteki insan ne yaparsa yapsın, nasıl yaşarsa yaşasın, ben iyi olayım yeterki , düşüncesi toplumlar arasındaki farkı uçurumlaştırıyor.
Oysa bu milletin komşu aç iken tok yatılmaz felsefesi vardı ve insanları bağlayan , ayakta tutan güçlü bir felsefeydi. Modern çağ insanları duygularından arınmış meta olarak gösteren zihni karıştıran söylem ve yaşam tarzlarını empoze ettiği sürece bu gidişata çare bulunamayacak sanırım. Küçük , çekirdek ailemizin içinde duygusuz ve ruhsuz çocuklar yetiştirdiğimiz sürece, bu kadim kültürel hayat tarzımızı da yeni nesillere aktarmamız imkansız. Bu ramazan ayı içinde kaç aile çocuğunu elinden tutup fakir bir mahalleye giderek, bir koli erzak yardımı yapmayı denedi. Sonucun nasıl olacağını tahmin bile edemezsiniz. Çocuklarım daha küçükkenden beri her ramazan beraber o ihtiyacı olan ailelere beraber erzak taşıdık. Sadece bizim evimizden çıkmazdı bu yardımlar. Çevremizdeki durumu iyi olan ailelerdende temin ederek köprü görevi görür o ailelere iletirdik. Bu davranışları küçükken kazanan çocuk olgunlaştığında da bu empatiyi yapmakta zorlanmaz. Şimdi o çocuklar ellerinden geldiğince etrafında ki ihtiyacı olan insanlara yardım etmeye çabalıyorlar. Bu düşüncenin toplumda çoğaldığını düşünün. Osmanlıdaki gibi yardım halkalar halinde yayılacak , sadece dernek ve vakıfların görevi olmaktan çıkacak. İşte bu noktada sadece biraz empati ve biraz kalbinizin sesini dinlemelisiniz, çocuklarınızı da bu sese ortak etmelisiniz. Ancak toplumlar böyle güçlü bir şekilde ayakta durur. İnsan meta olamaz , insan etten kemikten mevcut değil sadece. İnsan ruhtan ve duygudan beslenir , diğer varlıklardan böyle ayrılır ancak.
Hayırlı ramazanlar.