Laiklik; en basit tabiri ile din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması.
Yakın tarihimizde yaşananlar, kelime dağarcığımızda bulunan bu basit kelimeye, maalesef çokv daha fazla anlamlar yüklemiş durumda. Çoğunluğu negatif olan bu çağrışımlar, laiklik kelimesini bir paradigma haline getirmiştir.
Çok değil on, on beş yıl içerisinde çokça tartıştığımız, toplumun nerdeyse kendi arasında laik antilaik olarak ikiye bölündüğü, yaşam biçimleri, ibadet şekilleri/durumları, kılık kıyafetleri ile birbirine zıt iki kutup olarak sunulmaya çalışıldığı kavramdı laiklik. Bu kelime çerçevesinde kamusal alan, özel alan ayrıştırması ile insanlarımıza olmadık zorluklar çıkartılmıştır. Temelde halk arasında olmayan, birbirine hoşgörü ile bakan, birbirini yıllardır çoktan kabullenmiş iki kesimi birbirine düşman etme gayreti başarısızlık ile sonuçlanmış, şükür bu sorun artık aşılmıştır.
Her ne kadar laiklik kavramı yine basit tabiri ile din ile devlet işlerinin ayrıştırılması olmakla birlikte, acaba özel hayatımızda ne kadar laik bir yaşam sürmekteyiz? Özel hayatımızda din ile dünyevi işleri birbirinden ayırabilmekte miyiz?
“Aman kardeşim bana hacı hoca deme? Ne gördüysem onlardan gördüm! Başıma ne geldiyse hacı hocadan geldi!”
Bu ve benzeri cümleyi hayatımızın belli dönemlerinde, belki de son zamanlarda çokça duymaktayız. Özel işlerimizde, iş yerimizde, dostluk ilişkilerimizde, komşuluk ilişkilerimizde, ne kadar laik bir hayat sürmekteyiz? Yaşadığımız ticari hayatta, dostluk ilişkilerinde, dinimiz ile sürdürdüğümüz meşguliyeti ne kadar ayrıştırabilmekteyiz?
İbadet kişinin güven sembolü müdür? Bir kişi ibadetini yapıyorsa, dinini yaşıyorsa, ona sonsuz bir güven ve teslimiyet mi gerekir? Bir ticari faaliyette sizi Allah(cc)’ın selamı ile karşılayan, birlikte ibadet yaptığınız, camiye gittiğiniz kişiye her şeyi ile güvenebilir misiniz? Artık bu kişiden hiçbir şekilde zarar görmeyeceğinize emin olabilir misiniz?
Yine aynı çerçevede, o insanın elinden dilinden bedeninden size ve ailenize zarar gelmeyeceğinden emin mi olursunuz?
Oysa aslolan kişi laikliği değil midir? Bir kimsenin yaptığı ibadeti, işe, ticarete alet etmemesi gerekir. Din vicdan işidir. İbadeti Allah (cc) ile kendi arasındadır. İbadetin gizlisi makbuldür. Açık, kapalı, başı açık, türbanlı, sakallı, sakalsız… Namaz kılar, kılmaz. Tamamen kişiseldir. Kişilerin bunları dostluk ve ticari ilişkilerine alet etmemesi, muhataplarının da bunu, kişi din ve vicdan öznelliği olarak görmesi gerekir.
İnsanları değerlendirirken, ona, kişiliğine kılıf giydirirken ibadeti artı değeridir. Ancak her şeyi değildir. Aradaki ince nüansı belirgin tutmak gerekir.
Özel hayatımızda din ile ticari ilişkilerimizi, sosyal ilişkilerimizi ne kadar ayrıştırırsak, din ve ibadeti vesile olarak kullanmaz isek, kişilere bakış açılarımızı dinden soyutlayarak yaparsak, az yanıltır, az yanılırız.
Umulur ki bu şekilde topluma ve Yaradan’a daha Layık oluruz.