Hakikatin form değiştirdiği zamanların insanlarıyız. İnsana dair yazılan eserlerde eskilerin verdiği bilgiler o arada öylesine dururken şimdilerde farklı hikmet kitaplarının yayınladığını görüyorum.
“Ey çölde yaşayan, sonsuz yangın için alev tohumu eken aşk çocukları. Cesaretinizi korkaklara, gücünüzü zayıflara, deliliğinizi akılılara borç verin. Ey aşk çocukları, gıdanız göklerden düşen ateş renkli şebnemlerdir. Fakir görünüşlü esvaplarınızın sırmaları, güneşin ışıklarıdır. Gözlerimizi, yakıp tutuşturan meşalelerdir. Sözünüz hançerler gibi vurucudur. “(Mevlana)
Okuduğumuz bu metin dünün insanlarına neler söylemişti bunu bilenler bilir bilmeyenlere de diyecek sözümüz yok.
Hâkim ile Genç Bir Arayış Ve Adanış Hikâyesi adlı kitap Mehmet Lütfi Arslan tarafından okurların beğenisine sunuldu. Kitap girişle başlıyor on altı farklı başlık ve sonuçla tamamlanıyor. Kitap tasavvuf edebiyatının konularını içeriyor. İnsana dair bilgilerin İslam hikmeti ışığında ele alınması, saf bilgiyle bizleri karşılaştırıyor. Sayfalar içine gizlenen deruni hikmetler diyalog tarzında yazıldığı için okurun ilgisini çekiyor başladığınız kitabı bitirmenin çabasıyla sayfalar sayfaları takip ediyor.
Zıt bilgiler, ironi, hayret,sır,o,öteki,kıdem,beka,imtihan, vecd gibi anahtar terimleri tasavvufi bilgilere ulaşmada referans olarak ele aldığımızda Lütfi Arslan’ın kitabının şifrelerini çözmüş oluruz.
Şeyh Galip diliyle şöyle diyelim:”yine Zevvak-ı derunum kırılıp kenara düştü. Dayanır mı şişedir bu reh-i seng-sare düştü”
-Gene gönül Zevrakım kırıldı da kıyıya düştü; şişedir, sırçadır bu; dayanır mı? Kıyıya düştü.
Durumu eski hikmetle böyle dile getirip Arslan’ın kitabına dönecek olursak şunu buluyorum, Arslan şöyle yazıyor: “beden kuyusuna düşmüş Yusuflarız. Çıksak yeryüzüne, kurtulacağız. Bize ip lazım. Uzatacak elini ve çekip çıkaracak”
Arada bir fark var mı?
Kitabın okunması gayet hoş, diyaloglar kitabın yazarı ile sizi buluşturuyor. Sanki konuşma ortamı sohbet atmosferine sizi çekiyor o peteklere doldurup hayat varlığınızı ballandırıyor.
Lütfi Arslan kendi arayışına Bizleri de aşina kılıyor. Aslında din psikolojisinin gizemli perdeleri böylelikle aralanıp Dergah fikri yüreklere muştu olarak salınıyor.
Kitap sırt yazısında Memet yazıyor o da dizginin azizliği olsa gerek.Yazar Mehmet Lütfi Arslanı kutluyorum.