Makedonya Cumhuriyeti’nin güneybatısında yer alan Osmanlı dönemindeyken ismi Manastır olsan kent, şimdiki adıyla Bitola, İttihat ve Terakki’nin de en önemli merkezlerinden biri olmuştur. 1382 yılında I.Murad döneminde Timurtaş Bey tarafından Türk topraklarına katılmış, 1912 Balkan Harbi’nde Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de askeri eğitimini aldığı Manastır Askeri İdadisi (1896-1898) bu şehirdedir.
Şehri Magnolia Meydanı’ndan gezmeye başlamanızı tavsiye ederim. Meydanda, ilk dikkatinizi çeken, tüm ihtişamıyla Osmanlı dönemine ait olan saat kulesi olacaktır. Ama üzücü olan şu ki; Osmanlı’nın izini silmek için, sanki kendi eserleri gibi tepesine kocaman bir haç işareti kondurmuşlar. Saat kulesinin karşısında 550 yıllık Yeni Cami hala hizmet vermekte. Manastır’da Müslüman halk oldukça fazla ve inançlarını rahatlıkla yaşamaktalar. Üstelik inançlarını yaşamakta da baya dikkatliler. Yunanlılar ve Makedonlar arasında paylaşılamayan Büyük İskender ve babası 2.Philip’in heykelleri adeta buralar bizim der gibi meydanın ortasında, birbirine dönük vaziyette selamlaşırlar. Aslına bakarsanız Manastır’ı MÖ 300’lü yıllarda 2. Philip kurmuştur, ama Yunanlılar, Büyük İskender’i ve Philip’i kendi kahramanları kabul ederler. Sonuçta antik dönemin iki kahramanı Balkanların birçok yerinde hüküm sürmüşler. Yeşil meydanın tam ortasında yer alan, kubbe şeklinde , kalkan görünümündeki Vergina Güneşi’nin üstündeki deliklerden sular fışkırır. Akşam olunca, kalkan yukarı doğru açılıp, su ve ışık gösterisi yapıyormuş. Vergina Güneşi sembolünün 2. Philip’in mührü olduğu söylenir, dolayısıyla 1995’ te kurulduğunda Makedonya’nın bayrağının da sembolü olmuştur. Taki Yunanlılar gene itiraz edinceye kadar, Yunanistan Makedonya bölgesinde yapılan kazılarda sembolle ilgili eserler bulununca, bu sembol bizimdir diye hak iddia etmişler. 2019 da Makedonya sembolü kullanmaktan vaz geçmiş.16 ışın demetinden oluşan Vergina Güneşi sembolü, 1993 yılından sonra Yunanistan’ın Makedonya Bölgesi’nin bayrağı ve resmi amblemi olarak kullanılmaya başlanmış. Makedonya da kırmızı zemin üzerine sarı güneş sembolünü bayrakları yapmış. Etnik semboller konusu Yunanistan ile Makedonya arasında sanırım hiç bitmeyecek. Malum antik çağda Yunanistan ve Makedonya bölgesi Büyük İskender’in hüküm sürdüğü devlet sınırlarındaydı, ortak kültürün olması gayet normal. Ama Yunanistan ne İskender ne Philip‘le ilgili anıtı ya da heykeli Makedonya’nın kullanmasına izin vermiyor. Öte taraftan, Makedonya bunu dinlemiyor ve ülkenin her tarafında kullanıyor. Başkent Üsküp’teki meydan bu heykellerle dolu, ismi direk İskender ya da Philip olarak yazılmasa da herkes onların kim olduğunun farkında.
Mognaolia Meydanından hemen Şirok sokağına girersiniz ki görülmesi gereken bir sokaktır. Osmanlı ve Makedon tarzı evlerin olduğu, alışveriş yapabileceğiniz canlı, tarihi bir sokak. Meydandan sokağa döndüğünüzde, Eleni Karinte’nin evi solda sizi karşılar. İki katlı taş örme, sarı boyalı evin caddeye bakan küçücük demir balkonu var. Balkon deyip geçmeyin, asıl hikaye o balkonda, dokunsanız kim bilir size Atatürk ve Eleni ile ilgili neler anlatacaktır. İşte o balkondan Eleni, subay namzedi Mustafa Kemal’in yolunu gözlermiş. Söylenilene göre ilk o balkondan birbirlerini görmüşler. Ev tam da Atatürk’ün okul yolu üzerinde, biraz yürüdüğünüzde sokak sizi Manastır Askeri İdadisi’ne götürür. Eleni, Manastırın ünlü Katerinlerin kızı, babası zengin bir tüccar. Eleni bir gün Mustafa Kemal’i köşke doğum günü partisine davet eder. Burada iki genç birbirlerini yakından tanırlar. Sonra iki aşık, bazen Eleni’nin dayısının dişçi muayenehanesinde, bazen gözden uzak yerlerde buluşmaya devam ederler. Romeo ve Juliet aşkı olarak Manastır’da dillere düşer, bugüne kadar da çok konuşulan aşk hikayesi olma şanına sahip olmuştur. Hala bu aşkı, size bir masal gibi anlatırlar. Tabii kızının kendileri gibi Katolik bir gençle evlenmesini isteyen Eleni’ nin babası ve Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım evliliklerine karşı çıkar. Bir gün kaçmaya kalkışan gençler yakalanırlar. Eleni’nin babası kızı eve kapatır ve zorla kahyasıyla evlenirir. Atatürk okulunu bitirmiş, artık İstanbul’a dönmüştür. Eleni tarafında bu aşk hiç bitmez. Sokağın sonundaki Askeri İdadiye gittiğinizde son kat Atatürk’ün anı odası olarak düzenlenmiştir. Burada bir görevli size Eleni’nin yıllar sonra Atatürk’e yazdığı aşk mektubunu uzatır. Mektup şöyledir ; “ Çok seneler geçti, ben halen her gün senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla. Kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt. Manastırlı Eleni Karinte, bir gün tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır. Benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum. Fakat, balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum. Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum. Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağladım, biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı. Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi. Ben kendisine, 'Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum' dedim. Babam beni hiç bir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi artık genç ve güzel değilim. Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, Eleni Karinte'n.''
Bu bölgede Atatürk'ün ve Eleni'nin aşkını anlatmak için yapılmış balmumu heykeller vardır. Bu konuya dair filmler çekilmiş, tiyatro oyunları sergilenmiş, kitaplar yazılmış. Muhtemel ki Atatürk bu nedenle Manastır Türküsü’nü çok seviyordu. Üsküp’e gittiğinizde, şehir müzesinde de bu aşkı anlatan objeler ve ikisinin bal mumu heykellerini görebilirsiniz. Bu bölgede çokça konuşulan bir halk efsanesi gibi olmuştur adeta bu aşk.
Yüz yılı aşkın süredir pek çok Avrupa ülkesinin konsoloslukları Manastır’da (Bitola) olduğundan Osmanlı döneminden beri “konsoloslar şehri” olarak da bilinir. Bizim de arasında bulunduğumuz 13 ülkenin dış temsilcilikleri burada görev yapmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri eğitimi aldığı Manastır Askeri İdadisi, Saat Kulesi, Yeni Camii, İshakiye Camii, Manastır Bedesteni, Tarihi Postane, Heraklea ve St.Bogorodica Kilisesi şehrin görülmesi gereken en önemli yerleridir.
Para birimi Makedon Dinarı’dır, alışveriş yaparken Euro da geçerli. Fiyatlar Euro üzerinden olduğu için bize göre çok pahalı. Bizde 30 liraya yiyebileceğiniz bir külah dondurmayı 100 liraya yiyorsunuz. Çay, kahve 5 Euro’dan başlıyor, yukarı doğru çıkıyor. Dondurma memleketinden gelen biri olarak, burada dondurmanın külaha konan her bir top başına fiyatlandırılması tuhafıma gitti. Bir top, tahmin edeceğiniz gibi bir kaşık ve her top 2 Euro olarak fiyatlandırılıyor. Külahında kaç top olsun istiyorsan ona göre ödeme yapıyorsun. Bu da ilginç bir detay olsun. Yemek konusunda sıkıntı çekmezsiniz, alıştığınız tatları bulabilirsiniz. Özellikle et sevenler için mutfak geniş. Etleri lezzetli ve ucuz. Chkembe(işkembe), kukureç(kokoreç), sutlijash(sütlaç) size tanıdık gelmiştir. Osmanlı mutfağı oldukça yaygın, tabii biraz yöreye göre değişiklikler yapılmış. Benim tavsiyem et yemeniz, özellikle Makedon Köftesi. Ortasına konan kaşar peyniri güzel bir lezzet katmış. Salata konusunda beklentiniz olmasın, burada sallata konusunda pek öyle detaylı çeşit bulamazsınız. Demek ki salatayı sevmiyorlar. Karnınızı normal bir lokantada doyurmak için 15 ila 30 Euro yeterli olacaktır.
Şehri rahatlıkla yürüyerek gezebilir, kent meydanını ve tarihi eserleri görebilirsiniz. Son yıllarda büyük bir izleyici kitlesi yakalayan “Elveda Rumeli” dizisi, Manastır ve etrafındaki köylerde çekilmiştir. Burada yabancı gibi hissetmezsiniz, ya bir Türk’e rastlarsınız ya da Türkçe konuşan birine. Türkler sizin Türkiye’den geldiğinizi anlayınca oldukça sevecen davranırlar. Tabii bu aralar size ilk soracakları soru Kahramanmaraş merkezli deprem olacaktır. Hepsi çok üzgün ve bu konuda oldukça meraklılar.
Hoşça kalın dostça kalın.