Yönetilmek değil de yönetme güdüsü genlerinde olanların bu potansiyelleri er yada geç ortaya çıkar. Çok büyük yenilgilere uğrasalar da, dağılmış, tarumar edilmiş olsalar da bir gün mutlaka ben buradayım derler.
Birinci ve ikinci dünya savaşında yenilen, darmadağın edilen Almanya gibi.
Mihail Gorbaçov döneminde dağılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinden yeniden bir dünya gücü Rusya’nın çıkması gibi.
Ve nihayet tıpkı bizim gibi. Tıpkı sizin gibi. Tıpkı Türkiye gibi.
Türk, Türkiye. Yani biz. Bizim ülkemiz, dünyaya hükmeden, dünya topraklarının üçte birini elinde bulunduran bir neslin torunları. Biz Osmanlı İmparatorluğunun devamı, Yedi kıtaya hükmetmiş, mehter marşı ile dünyayı titretmiş, ulu bir imparatorluğun varisleriyiz.
Bizim kendi büyüklüğümüz, gücümüz ve potansiyelimizin farkına varmamız oldukça uzun sürdü. Nihayet bugün biz Afganistan’da, Bosna Hersek’de, Somali’de varız. Bugün biz Irak’ta, Suriye’de, Katar’da, varız.
Bugün biz Libya’da da varız. Olmamız gerekir. Bu bize tarihin yüklediği bir sorumluluktur.
Öte yandan, konu ile ilgili siyasi muhalefetten gelen ses oldukça ilginç.
“Ne işimiz var bizim Libya’da?”
Aynı muhalefet lideri uzun süredir “Ne işimiz var bizim Suriye’de” haykırışlarını sürdürdüğü için, Libya çıkışını da çokça kanıksamadık doğrusu. Oysa Suriye’de oynanan oyunların direk hedefi Türkiye idi. Toprak bütünlüğümüzdü. Kurulmakta olan Kürdistan devletinin ayak seslerini muhalefet hariç herkes duymuştu.
Kendi içine çekilmiş, sessiz, pısırık, Amerika’nın uydu ülkesi gibi hareket eden, yanı başında olan gelişmelere sessiz kalan, üzerine oynanan oyunlara seyirci kalan bir Türkiye’midir beklenen, istenen, arzulanan. Yoksa kendi kabuğundan sıyrılan, üzerine oyunlar kurgulanan olmaktan çıkıp dünya siyasetine yön veren Türkiye’midir?
Türkiye’nin bulunmuş olduğu jeopolitik konum itibari ile bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme şansı yoktur. Türkiye’nin taşıdığı tarihi sorumluluk itibari ile haksızlığa uğrayan soydaşına ve dindaşına sırtını dönme lüksü yoktur. Türkiye soydaşına yardım edecek, Müslüman aleminin sesi olacak, daima haklıyı savunacak, hakkını gerekirse zorla alacaktır. Çünkü liderlik onun genlerinde vardır.
Yapılan karasuları anlaşması ile masada büyük bir başarı elde eden ülkemizin Libya ile askeri işbirliği anlaşması yapması da gayet normal ve akılcıdır. Yeni enerji kaynakları, enerji yoksunu ülkemiz açısından hayati önem taşımaktadır.
Muhalif olmak körü körüne iktidarı eleştirmek değildir. Aslolan ülkemizdir. Belki de iktidarın en başarılı olduğu alan dış politikadır. Başarıyı takdir etmek, ülke anlamında atılan olumlu adımları desteklemek muhalefeti küçültmez, aksine oy kazandırır. Ne işimiz var Libya’da, ne işimiz var Suriye’de demek, ne işimiz var 2020’de demekle eş değerdir.