Bazı meslekler vardır, mesai kavramı olmayan. Zaman, mekan sınırı olmayan. Bazı meslekler vardır, o mesleklerin önemi, ihtiyaç hasıl olmadan anlaşılamayan. Ve, bazı insanlar vardır o meslekleri icra eden. Biz o insanları hayatın doğal açısı içerisinde kabul etmişizdir. Gece, gündüz, her gün, her saat. Her zaman bizim hizmetimizdedir onlar.
Öyle bir kanıksamışız ki onları, çoğu zaman bu meslekleri icra eden bedenleri insan olmaktan çok madde olarak görür olmuşuz. Acıkmayan, susamayan. Yorulmayan, uyumayan, üzülmeyen, acıkmayan, susamayan…
Polisler…
Çalışma saatleri ağır, sosyal yaşantıları nerdeyse yok. Onlar sinemaya, tiyatroya, spor müsabakalarına, konserlere yalnızca görevli yazılmaları halinde giderler. Çünkü polislik, mesai bitince eve gidip üniformayı çıkarmakla bitmiyor. Polislik bedene giydirilen elbiseden çok, ruha giydirilen polislik elbisesi ile alakalı.
Örneğin, siz hiçbir polis memurunun konserde eğlenip dans ettiğini gördünüz mü?
Ağırbaşlılık emir komuta zincirine dahil olmasa da, hali ruhiyata işlenilmiş bir meslek adabı. Teşkilat yapısının geçmişten geleceğe aktarılan ciddiyet sembolü.
Trafik cezaları ile canımızı yakmaları, herhangi bir soruşturma yada kovuşturmada soğuk çehreleri nedeniyle çok sıcak sunumları olmasa da unutmamalı ki, bunlar icra edilen mesleğin tabi gerekleri.
2018 yılı itibari ile bu mesleği icra eden memur sayısı 267 bin. Yani nerdeyse artık her aileden bir polis var. Yada en azından hepimizin bir polis kardeşi, akrabası mevcut. Bize burada hizmet sunan polislerin ailesine de, kendi memleketinde bizim kardeşimiz akrabamız hizmet sunuyor. Polis memurları senden, benden, bizden birileri. Bu kapsamda, polis memuru arkadaşların hizmet ettiği halkı kendi ailesi, akrabasından farklı görmemesi gerekiyor. Kendi ailesine nasıl davranış sergilenmesini istiyorsa kendisi de hizmet ettiği halka o şekilde hizmet etmesi gerekiyor. Bizim de halk olarak, onların bize yazdığı cezayı keyfiyet değil mecburiyet olarak algılamamız, her türlü diyalogda sevgi ve saygıyı birbirimizden esirgememiz gerekiyor.
Bu mesleğin birazda çetrefilli çalışma şartlarına da değinmek gerekiyor.
Tabiatı itibari ile yirmi dört saat, mekan kavramının olmadığı bir meslek polislik. 12/12 -12/24 yada 12/36 gibi çalışma saatlerini duymuşsunuzdur. Belirtilen bu saat dilimleri haricinde konser, toplantı, gösteri, yürüyüş, spor müsabakaları, miting, devlet büyüklerinin ağırlanması gibi faaliyetlerde, ekstra yazılan görevler bu saatler dışındadır. Bu ek görevler hiçbir şekilde yukarıda belirtilen çalışma saatlerinden düşülmez. Hiçbir şekilde ek ödeme yapılmaz. İnsanlar konserlerde, maçlarda eğlenirken, polis hak ettiği istirahat saatinde bu görevlere yazılır ve karşılığında hiçbir ücret ödenmez.
Benzeri 24 saat üzerinden hizmet veren, örneğin sağlık sektöründeki herkes, fazladan çalıştığı, her saat ve gün için ek ödeme alırken, polislere bu hak verilmez.
Polis eylem yapamaz, hak isteyemez, kanunlar nezdinde bu hakları araması, dillendirmesi neredeyse imkansızdır. Hatta hak aramak suç teşkil eder.
Dün, yani 10 Nisan, Polis Bayramı idi. Yine cılız ve olabildiğince sessiz bir şekilde kutlandı. Yüreklerine bir nebze ses olabilmek gayesi ile; Polis Memuru arkadaşlarımın günü kutlu olsun.