Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti duyulmasın. Korkunç bir dünyada yaşıyoruz. İnsan en yakınına, yol arkadaşına, eşine güvenemez oldu. Sevmek bu kadar korkulası bir eylem ne zaman oldu… Her gün bir kadın cinayeti duymaktan hayata karşı enerjimiz kalmadı. Bu adamlar hasta ise hastaneye yatırın, suçluysa hapse atın bir daha da çıkarmayın, hak ettiği yerde kalsın. Mahkemede kadının ardından namus cinayeti yapıştırıp haklı ayaklarına yatıyorlar, takım elbise, kravat kurtarıyorlar kendilerini. İftira attığınız kadın toprağın altında, kendini savunamaz belki ama onun vekili olan Allah var, onu da alt edemezsiniz ya şükürler olsun. İyi hali hiçbir zaman anlayamadım. İyi insan bunu yapıp oraya kadar gelmez. Geldiyse kötüdür, işlediyse o cinayeti katildir. Katilin hali iyi olmaz, ancak iyi rol yapar. Marazi davranışlarını istediği zaman gizleyebilir. Hem de bunu öyle bilinçli yapar ki aklınız durur. Sonra, çıkar dışarı gene bir kadının hayatını mahf eder. Göz göre göre bu adamları sosyal hayata salmak yeni cinayetlere buyurun demektir. Hayatının tehlikede olduğunu fark edip, polise başvuran kadınlarımız, çok geçmeden kendini musalla taşında buluyor. Neden, ya halen yürürlükte olan yasalarımız koruyamıyor ya da var olan yasalar gerektiği gibi uygulanamıyor. Peki, ruh hastası, paronoid adamlardan kim koruyacak kadınları? Daha geçen hafta 16 yaşında nişanlanmış, ayrıldığı için de defalarca bıçaklanarak öldürülmüş bir kız çocuğu şu an toprağın altında. Onu çocuk yaşta evlendirmeye kalkan aile sen nasıl bir vicdana sahipsin, bir cana kıyma hakkını kendinde bulan hasta ruhlu canavar sen kimin yargısını dağıtıyorsun? Allah’ın verdiği canı alma hakkını kendinde nasıl buluyorsun? Emin olun, çok sürmez gene çıkar o delikten, gene bir kadının başını yakar. Bunlar hep aynı hasta kafadan. Kadın anlaşamadığı zaman ayrılmaya kalkar, bu onun en doğal hakkıdır. Bu adamlar hasta, paronoid çoğu da aşağılık kompleksi olan zavallılar. Bunların yasalar tarafından ayrı bir yerde tutulması, sosyal hayata katılmaması lazım. Maalesef, hep aynı hikâye devam ediyor, birkaç yıl yattıktan sonra çıkıp yeni avlarının peşine düşüyorlar. Kadın, erkek fark etmez insan insanı ölümüne değil yaşamına sevmeli. Bu ruh hastası adamlar şiirlerde, şarkılardaki ölümüne sevdayı sanırım yanlış anladılar. Bunlar Allah’ın kadını kendileri için yaratıp canını da tasarruflarına bıraktığını zanneden hastalıklı bir kafaya sahipler. Kadın anlaşamıyorsa bir ruh hastasını ömür boyu taşımak zorunda değil. Evlendiğin kadın, evlenme niyetiyle görüştüğün kadın dedenden kalma mal varlığı değil. Olmazsa, olmayacaksa ayrılmak en normal sosyal haldir. Sessizce ve edebinle, hayatına girdiğin gibi çek git. Son yıllarda oldukça artan bu kadın cinayetleri biz kadınları sosyal hayatta sağlıklı ruh haliyle yaşayamaz etti. Düzgün adamlara bile bir şüphe ile bakmaya başladık. Güven kaybı en kötü ruh yarasıdır, bu sebeple evlenmeye karşı olan kadınlar arttı. Yalnız yaşayan kadınlara sorun, yüzde doksanı bu sebepten yalnızlığı seçiyor. Ağrısız başımı ağrıtmayayım, şu yalancı dünyadan kendi kendime geçip gideyim derdinde. Öbür taraftan masum ve düzgün adamlar bu caniler yüzünden hep bir şüpheli konumunda olmaktan elbette memnun değiller. Kendilerini ifade etmek, kanıtlamak zorunda kaldılar. Ben iyi biriyim, benden korkma diye alınlarına yazarak gezecekler neredeyse. Toplum olarak hepimiz etrafımızdaki kadın şiddetinden sorumluyuz. Sosyal hayatta cani ruhlu adamlara karşı kadınları devletle birlikte korumalıyız. Bize düşen ne ise yapmak zorundayız. Bu hezeyan çoğaldıkça çoğalıyor, bir an evvel ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı. Bir şekilde dur denmeli bu acılara. Bu konuyla alakalı yazacaklarıma sayfalar yetmez. Duyguların en kestirme yoludur şiir. O nedenle konuyla alakalı bir şiirimi paylaşmak isterim. Sevgiyle kalın.
COĞRAFYA KADER DEDİLER
Adamların duygularını bağıra çağıra yaşadığı
Kadınlarının sus çukurunda öldüğü coğrafyada büyüdük biz
En masum şiirler boğazımıza dizildi, özgürce sustuk
Çocuk kucağımızın, günah alnımızın yazısıydı
Bir de ışıltılı caddelerde burjuva kadınlar vardı
Dekolteyi baş tacı edip, jartiyere asılan erkekler
Bir gecelik haramın koynunda yataklar
Aseton kokusunda boğulmuş bedenler
Kim mahpustu, kim özgür
Mahkumdu kadın, hükümsüzdü erkek
Coğrafya kader dediler, biz kadere inandık
Kim biçmişti başa bedeli, beşiğin kertmesine kim asmıştı berdeli
Kesildi, biçildi, verildi, satıldı
Çocuk gelin dediler, onu da masumlaştırdılar
Bir ağaç dibinde yargıçlar toplayıp, sevdaya kurban ettiler
Eldeki kir, evdeki kuldu kadın
Coğrafya kader dediler, biz kadere inandık
Elalem çetesi kurdular çeşme başında
Mahalle kuytularında acımasız infazlar ettiler
Okul kapılarında inancın bedelini bir metre bez parçasıyla ödettiler
Yol ayrımlarında kaldı kadın, kanatları körpeyken yolundu
Sonra, kartal olup uçması beklendi
Coğrafya kader dediler, biz kadere inandık.