Otuz gün aç kalmanın susuz lezzetini tattık. Otuz gün aç olmanın susuz kalmanın nefse baş kaldırmanın huzurunu hissettik. Olabildiğince yardımlaştık.
Ekmeğin ne kadar güzel koktuğunu hatırladık. Bir bardak suyun ne kadar değerli olduğunu anladık. Sahurun huzurunu, iftarın keyfini, misafirler ile oruç açmanın lezzetini yaşadık.
Nihayet bayrama kavuştuk. Adı üstünde, bayramdır bugün. Bayramdır yaşanan. Çocuksu neşeyi doldurup içimize, eş dost, akraba ziyaretleri zamanıdır şimdi. En güzel zaman sevdiklerinle geçirdiğin zaman. En güzel bayram, sevdiklerinle geçirdiğin bayram.
Zamana yenik düşen, yaşlanan bedendir aslında, yürek hep çocuk, hep kendini bildiği yaşta. Hepimiz bir çocuk taşırız yüreğimizde. Ruhumuz hep çocuk. Olsun... Yüreğimiz hep çocuk kalsın. Ruhumuzu yaşlandıran aşırı hırslarımız, bazende biz farkına varmadan içimize gelip yerleşen kin, nefret ve fesatlık tohumlarıdır çoğu kez ruhumuzu yaşlandıran.
Sevmek güzeldir oysa. Her hastalıklı ruhun ilacı sevmektir. Sevmek gerek hayatı, yuceleştirmek gerek nefes almayı. Sevince insanları, sevince yaşamayı, ve hatta sevince seni sevmeyenleri, yumuşar kalbin. Affetmeyi öğrenir insan.
Nihayet bulaşıcı bir his durumudur sevmek. Sevdikçe sevilirsin. Sevdikçe tebessüm edersin. Sevildikçe gülümsersin. O bulaşıcı his tebessüm olur, sarar tüm alemi.
Öyleyse vesilesi ile tam zamanı. Bayram zamanı, sevmek zamanı. Affetmek zamanı.
Gün kucaklaşma zamanı.
Gün tebessüm zamanı.
Hayırlı bayramlar...