36-Bayrak Hadisesini nasıl anlamalıyız?
Cevap: Bayrağın indirtilmesi başlı başına büyük bir teşebbüstür. Aslında Fransızların, Türk Milleti için bayrağın taşıdığı kutsiyeti bilmemek gibi bir durumları söz konusu olamaz. Yüzyıllardır temas halinde oldukları bir milletin özelliklerini birçok defalar müşahede etmiş olmaları kaçınılmazdır. Ancak geldiklerinden beri, devleti yıkılmış bir milleti sindirmek için her fırsatı değerlendirmekten de geri durmamışlardır. Adana ve Osmaniye havalisindeki halkın üzerinde daha rahat otorite kurmuş olmaları da cesaretlerini artırmış bulunuyordu. Buna Ermenilerin kışkırtmaları ve yalan beyânlarla Fransızları yanlış bilgilendirmeleri de eklenince böyle bir cür’etkârlık kaçınılmaz olmuştur. Mutasarrıf Atâ Bey’in de bu meselede çekingen davranarak, oldubittiye göz yumması onu tarihen mesul yapmaktadır.
Ancak Maraşlının gösterdiği olağanüstü reaksiyon şok tesiri yapmış, Fransız ve Ermenileri korkutmuş idi. Bundan sonra harp başlayana kadar böyle fiillere cesaret edemeyeceklerdir. Azgın ve şımarık Ermenileri zapt edemeyeceğini ve ahalinin de gittikçe daha da sertleşeceğini anlayan Andre’nin rapor verme bahanesiyle Antep’e kaçması ve bu işin çok daha üst rütbeli bir subay ve ordu işi olduğunu bildirmesiyle, kendini bir ölçüde kurtarmış olur.
Bu gelişme Maraşlının cesaretini ve mücadele azmini artırarak teşkilatlanmasına vesile olduğu gibi, öte yandan Türk İstiklâl Harbi açısından da heyecan verici ve örnek teşkil edici bir öneme sahiptir.
37-Bayrak Olayından hemen sonra neler yaşanmıştır?
Cevap: Bu olayın hemen ardından ahali topluca hükümete giderek Mutasarrıf Atâ Bey ve Andre’yi görüşmek üzere hükümet binasına çağırırlar. Amaç bir daha böyle bir hadisenin tekrar etmemesi ve hükümet işlerine müdahale edilmemesini sağlamaktır. Burada bayraktan “bez parçası” diyerek küçümseyen Ermeni tercüman Vahan ve onu korumaya çalışan Çerkez İshak ahaliden dayak yiyerek cevaplarını alırlar. Yaşanan şiddetli münakaşadan sonra Andre jandarmalarını da alarak hükümetten ayrılır. İkindi üzeri halkın nabzını tutmak isteyen Andre ile Aşıklıoğlu Hüseyin arasındaki meşhur tartışma yaşanır.
38-Aşıklıoğlu Hüseyin Olayı nedir?
Cevap: Andre’nin Bayrak Hadisesinden ve hükümette ahali ile tartışmasından sonra çarşıya çıkarak halkın nabzını tutmaya çalıştığı görülür. Çarşıda Aşıklıoğlu Hüseyin ve bir köylü vatandaş ile yaşadığı tartışma milli mücadelenin mühim anlarından biri olarak kayda geçmiştir. Nakip Camii önündeki binek taşı üzerinde oturmakta olan Aşıklıoğlu ile aralarında geçen hayli uzun diyalog neticesi; Maraşlının hiçbir şart altında boyun eğmeyeceği, gerekirse aileleriyle birlikte tüm Maraş’ı feda edeceklerini, yine de kendilerine yâr etmeyeceklerini anlar. Rüşvet vermeye kalkışırsa da anında cevabını alır. Önceki tehditlerinin yerine cazip yalanlara başvurursa da, bir netice alamayarak oradan ayrılır. Çarşıda karşılaştığı bir köylüye de hükümetin borçları karşılığı Maraş’ı işgal ettiklerini söylerse de, onun da pabuç bırakmaması sonucu daha kimseyle görüşmeye gerek duymadan karargâhına döner.
39-Bayrak Hadisesi sonrası Andre ile Maraşlının görüşmesinde neler yaşandı?
Cevap: Bayrak Hadisesinin ertesi 29 Kasım 1919 Cumartesi günü Andre’nin talebi ile Mutasarrıf Atâ Bey’in evinde bir toplantı gerçekleşir. Bu toplantıya Maraş resmi ve sivil eşrafı yoğun bir katılım sağlar. Andre’nin oldukça sinirli ve tehditkâr konuşmasının en dikkat çeken bölümleri, “… askere emretmiş olsaydım, hücuma geçenleri mitralyöz ateşine tuttururdum, … şu kolum kuvvettir, şu kolum da lütufdur, şimdi hangisine sarılıyorsunuz?” şeklindeki ifadeleri olmuştur. Bunun üzerine Ali Sezaî Efendi, tarihteki Osmanlı-Fransız ilişkilerinden giriş yaparak; hükümete, inanca, can ve namusa ve nihayet bayrağa el uzatıldığını, bayrağın hem bağımsızlık alameti, hem de cumanın sıhhati açısından dini bir fonksiyonunun olduğunu, bundan dolayı böyle bir şeyin karşılıksız kalmayacağını, bu ayaklanmanın (Bayrak Hadisesi) baş müsebbibinin bizzat Andre’nin kendisi olduğunu yüzüne karşı en bariz bir şekilde ifade ederek tepkisini ortaya koyar.
Bu aşamadan sonra Andre geri adım atmaya başlayarak, niyetlerinin bu bölgeyi kalkındırmak, insanların ihtiyaçlarını karşılamak olduğu gibi bir takım günü kurtarıcı sözler söyleyerek, yanında getirdiği Osmaniye ve bölge eşrafını kendine şahit göstermeye kalkar. Ancak bu numaralar Ali Sezai Efendi üzerinde tesir yapmadığı gibi, Fransız ve Ermenilerin, Adana ve Osmaniye yöresinde yaptıkları vahşetleri anlatarak, “… buranın Müslümanlarını Adana ve Osmaniye yöresinin adamları ile kıyaslamayın. Bunlar ziyadesiyle gayretli, cesur ve dini bütün insanlardır…” şeklinde başlayıp tarihe geçen yaklaşık 2 saatlik bir konuşma yapar.
Neticede umduğunu bulamayan Andre, Ali Sezaî Efendinin ve yanındaki Maraşlının mukavemetinin tesiriyle toplantıyı bitirerek askerlerini de alıp gider.
40-Andre ne zaman ve niçin Maraş’tan ayrıldı? Yerine kim atandı?
Cevap: Yüzbaşı Andre, artık Maraş’ta bir şey yapmaya kudretinin olmadığını anlamış ve cesaretini de kaybetmiş olmanın neticesi toplantının ertesi günü 30 Kasım 1919 günü Antep’e, birkaç gün sonra da asıl görev yeri olan Osmaniye’ye gider. Antep’te verdiği rapor gereği Maraş’a üst düzey bir komutanın atanmasına karar verilir ve sömürgecilikten gelme 315. Piyade Livası Komutanı General Querette (Keret), Maraş-Antep-Urfa’yı kapsayan Şark Mıntıkaları Komutanlığına atanır. Keret 13 Aralık 1919 tarihinde yayınladığı bir beyânnâme ile bu durumu vilayetlere bildirir.
41-Bayrak Hadisesinden sonra Maraş’ta hangi süreç başlamıştır?
Cevap: Bu hadise Maraşlı için gerçek bir ikazdır. Düşmanın tecavüzkâr durumunun giderek artacağı ve durumun daha da kötüye gideceği anlaşıldığından, biran evvel teşkilatlanma ve çıkması muhtemel bir şehir harbine hazırlık süreci Bayrak Hadisesinin hemen ardından başlamış olur.
Ayrıca, Fransız ve Ermeniler de harp hazırlıklarına başlarlar. Maraş’a takviye kuvvet ve harp malzemesi naklini hızlandırırlar. İslahiye ve Antep üzerinden Maraş’a gelmekte olan Fransız takviye kuvvetleriyle şehir dışında Pazarcık ve Türkoğlu bölgelerinde çatışmalar başlar.
3 Aralık’ta, Andre’nin göz boyamak için Osmaniye ve havalisinden getirmiş olduğu eşrâf, kimseye haber vermeden gizlice Maraş’tan ayrılarak memleketlerine döner.
Osmanlı Parlamentosuna Niğde Mebusu olarak seçilen Mutasarrıf Atâ Bey de, 6 Aralık 1919 günü yerine vekil olarak Tahrirat Kâtibi (Yazı İşleri Müdürü) Kilisli Ahmed Cevdet Bey’i vekil bırakarak Maraş’tan ayrılır.
42-Millî Teşkilatlanma nasıl ve ne şekilde gerçekleştirildi?
Cevap: Teşkilatlanma ile ilgili ilk çalışmaların iki merkezde ve gizlilik içinde yapıldığını görüyoruz. İlki Kayabaşı’nda Çiçekli Camiinde Veziroğlu Mehmed Hocanın hücresinde gerçekleşti. Yapılan istişareler neticesinde Kayabaşında bir teşkilat oluşturuldu. Yaşça genç olan Arslan Bey, Tapucu Faik Efendi, Evliya Efendi, Veziroğlu Mehmed Hoca buradaki teşkilatlanmanın başını çekenlerdendi.
Bu arada benzer bir teşkilatlanma da Hatuniye-Şekerli mıntıkasında Şeyh Ali Sezai Efendi’nin başkanlığında gerçekleşiyordu. Rafet Hoca, Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey, Kocabaşzâde Naci, Şişmanzâde Arif, Çukadarzâde Hacı Mehmed, Hüdayi Tahsin, Fatmalıoğlu Derviş gibi şehrin varlıklı, nüfuzlu şahsiyetleri buradaki teşkilatlanmanın öne çıkan isimleridir.
Bu iki heyet, ilerleyen günlerde birbirlerinden haberdar olur ve istişareler sonucu Şekerli heyetinin Kayabaşına katılmasıyla iki teşkilat birleşerek, “Heyet-i Merkeziye” adını alır ve böylece Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş olur. Teşkilatın başkanlığına Arslan Bey, ikinci başkanlığına ise Rafet Hoca getirilir. Kâtipliğe Tapucu Faik Bey, veznedarlığa Kocabaş Hacı Nuri Bey ve 7 kişilik aza heyetine Hafız Ali Efendi, Evliya Efendi, Fatmalıoğlu Derviş, Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey, Kısakürekzâde Mümtaz, Mühendis Abdullatif ve İhtiyat Zabiti Adanalı Hasan Beyler seçilir.