Gelin bugün ülkemiz ve şehrimizin güncel sorunlarını bir kenara bırakalım. Eylül ayının ve sonbaharın bu ilk günlerinde biraz doğadan, yaşamdan, mevsimlerin insanlar üzerindeki psikolojik etkilerinden bahsedelim.
Sonbahar mevsimi üç aydan ibaret olsa da, genel olarak Eylül ayı ile özdeşleştirilir. Sıcak yaz mevsiminin bitişinin, yeniden yağışlı, soğuk havaların ilk habercisidir sonbahar ve Eylül ayı. Pek çok şaire yazara ilham kaynağı olmuş, adı hüzün ile anılmıştır hep Eylül ayının.
İlkbaharın o muhteşem coşkusu, ağaçların çiçek açması, doğanın yeşile boyanması, meyveler ile süslenmiş, neticede yaz ayları ile taçlanmıştır. Her güzelliğin bir sonu olduğu gibi, masmavi gökyüzü, sıcacık havalar, yemyeşil bir doğanın da bu yıl için son demleridir artık. Doğa yavaş yavaş o canlılığını yitirmeye, göçmen kuşlar yollara düşmeye başlamıştır.
Yakın bir zamanda esmeye başlayacak rüzgarlar ile yollar sarı yapraklar ile dolacak. O masmavi ovaları sarımtırak renkler alacak. Öyle çok alıştıysak bu coşkuya, öyle çok bağlandıysak bu güzelliğe, bir ses, bir nefes içimizden söyleyecek;
Durun sarılar gelmeyin, durun kuşlar gitmeyin.
Belki bir türkü olacak dilimizde, belki içli bir şarkı. İçinde kocaman bir hüzün. Bir ayrılık nidası. Önünde içli bir bülbül şirası.
Doğanın son demleri oysa yaşanan. Her yıl yeniden yaratılan. Her yıl yeniden öldürülen, sonra her yıl yeniden yaratılan. O yemyeşil doğa önce sarıya dönecek. Ardından deli rüzgar önüne kattığını sel gibi süpürecek. Geriye gözünde çalı dallarından başka bir şey kalmayacak. Sonra O yüce yaratan, yeniden can verecek.
Yaşamdan tat almayı bilirse insan, pozitif bir yapısı var ise, her mevsim güzeldir aslında. İlkbaharın coşkusu kadar, sonbaharın hüznünü de sevmeli. Sonbahar olmasa, kış, ayaz, kar, dolu fırtına olmasa, iliklerimize kadar üşümesek, böyle özlemesek baharı, ne anlamı olurdu ilkbaharın, yazın.
Aslında sıkılmıştı yapraklar ağaçtan. Bahaneydi sonbahar. Deli fırtınalar esmeli, dökülmeli yorgun yapraklar. Evet, belki her sonbahar bir gözyaşı ile başlar. Gözyaşını da sevmeli insan. Her gözyaşı gözler kadar yüreği de yıkar. Aklanır gönüller.
Kim demiş ayrılık mevsimi diye. Sevmeyi bilmeyenlerin yalanı o. Sahte sevgilerdir Eylülde koluna ayrılık bohçasını takan. Mevsimsel sevgilerdir çekip giden. Hala yanında ise sev sen onu bir ömür kadar.
Ve Kutlu şehir Kahramanmaraş. Pek çok şehrin sonbaharını yaşamış, sarı yapraklı yollarında adımlamış birisi olarak, ben bu mevsimi en çok Kahramanmaraş’ta sevdim. Durgunluğu içinde saklı hüznü, hüznü içinde saklı huzuru.
Hoş geldin Eylül. Hoş geldin Sonbahar.