Din bahsi denilince akan sular durur, hayat memat meselesi olan bu durumun kendine özgü bazı hayati sebepleri vardır.
Varlık anlamını din de bulur bu öyle bir geniş alandır ki eskiler bu tarife efradına cami ağyarına mani derlerdi. Din bu geniş alanı acaba nasıl hükmediyor? Verilecek tek bir cevap var; Fıtrat. Yaratılış manasına gelen fıtrat ı ; “Allah’ın insanlar üzerinde yarattığı varlık yapısı, karakter ve değişmez prensipler” diye tarif edebiliriz. İnsan fıtratı temiz ve yücedir, bozulmalar insanın dünyaya gelişinden sonra yine insan eliyle olmaktadır.
Din ibadet, ahlak, toplumsal hayatın maddi ve manevi tüm alanlarını kuşatan değerler manzumesidir. Dolayısıyla din hayatın bireysel ve sosyal bütün yönlerini içine alır peki bundan amaç nedir bu niye böyle olmaktadır?
Allah rızası!
Nihai hedef Allah ın razılığına ulaşmaktır. Kemalin son noktası yüce Mevla’nın Cemalinin seyredilmesidir buna da ancak müminler ulaşabilecektir. İman ve çilelerle döşeli bu yoldan ilerleme de çeşitli imtihanların olması müminin sınanması söz ve öz arasındaki ayırımı yapmak içindir. Allah’ın bizden istekleri bunun sonucunda O’nunda bize lütfedecekleri olacaktır. Peygamberimizin “Namaz dinin direğidir” demesi boşuna değildir yine “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkan Suresi 25-27) ayetleri ne geniş manalara sahiptir.
Dinin muhatabı akıl sahibi insanlardır. İlahi öğretiler hayatla iç içedir muhataplarını özgür irade ve çabalarıyla, severek ve isteyerek güzel davranışlar sergilemeye sevk eder bu da kurallarla olur. İslam dinin ayırıcı özellikleri dört hadis te toplanmıştır bunlar şunlardır ;
A-Dinin özü samimiyettir.
B-Ameller niyetlere göredir.
C-Kişinin anlamsız ve gereksiz şeyleri terk etmesi güzel Müslüman olduğunu gösterir.
D-Sizden biri kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe kamil mümin olamaz.
İslam’ın özünde tevhit düşüncesi vardır. Sosyo psikolojik alanda huzuru temin eden bu düşünce göz ardı edilirse bu elim olaylara kapı aralamakta sonuçları ise yıkım olmaktadır. Bu gün din olarak toplumlara sunulan mistik hareketlerin insanlığı ödettiği ağır bedellerin altından kalkmak gittikçe zorlaşmaktadır. Kolaylık ve içten bağlılıkla ilmi anlayışı yücelten, haya, vera, takva gibi erdemlerle yoğrulmuş ahlak tasavvuruyla insanın olgunlaşmasını isteyen İslam’ın çağrısı yankılanıp durmakta kulağı olanlara seslenmektedir.
Kapıyı çalın o açılacaktır!
Metafizikle dini karıştıran, dindarlığı kendine iş edinen çevreler, alaycı cahil kişiler, otorite meczubları, kültürel değerleri din olarak dayatan çıkar çevreleri, tarihte yaşanan trajedileri dinin aleyhine yorumlayan düşünce biçimleri hep dinimizin karşısında olmuşlardır. Yüce Mevla bu konuda bizlere şöyle uyarmaktadır ;”Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar oysa kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. O Allah a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir” (Tevbe Sures 32-33)
Din bizim can suyumuzdur!